Hayat, Kendime dair

Melancholia episode 1

Bu aralar hiçbir şeye ilgi duymuyorum. Kafamı dinleyip uzaklaşabileceğim sakin bir yer arıyorum yer yüzünde… kimsenin beni bulamayacığı uçsuz bucaksız, okyanus misali bir yerin dibine yuvarlanmak istiyorum sanki… Şöyle hertarafı suyla çevrili sadece küçük bir kulübe ve koca bir çınarın bulunduğu toprak parçasında yaşasam ne güzel olur. Tahta pencerelerini gıcırdayan sesle her sabah açsam, kuş sesleri ile bütünleşen doğa havasını doyasıya koklasam… Sabahtan akşama kadar çivi çaksam tahtaya, çamurla oynasam, göle taş atsam biraz olsun kafamı dinlemiş sayılır mıyım acaba? Islanma korkusu olmadan yağmur altında otursam, o temiz toprak kokusunu sigara tiryakileri gibi bir çırpıda değil sindire sindire bağırsaklarıma kadar çeksem ve adeta bir dilenci gibi elimi yağmura uzatsam… Hayalim gerçek, dualarım kabul olur mu?Uzaklaşmak istiyorum evet istiyorum ama en iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur sırf uzaklaşmak istedikleri için ve geride kalanlar onun uzaklaşmayı neden isteyebileceğini bir türlü tam olarak anlayamazlar. Böyle olmasından korkuyorum ve isteklerimi bir kenara bırakıp zorunluluklarıma dönüyorum. Yaşam da böyle birşey aslında… İsteklerden çok zorunluluklar hayatımıza yön veriyor sanki, aksi olması durumunda ise hayatın hükmedeni sensin demektir. Durma, amaçlarını irdele, onları takip et, yerine getir ve mutlu ol!

400cookie-checkMelancholia episode 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir